Bulaşıkçılıktan patronluğa uzanan başarı hikâyesinde, İstanbul’un en önemli lezzet durakları arasında yer alan Kaplan Kebap 21. Yılını kutluyor. Çeyrek asıra yakın bir zamandır değişmeyen lezzetiyle hizmet vermeye devam eden Kaplan Kebap, 1999 yılından günümüze kalitesini bozmayan ender mekânlar arasında yer alıyor ve girişimcilere örnek oluyor. Kaplan Kebap kurucusu Mübarek Kaplan ile et konusundaki başarısını, deneyimlerini ve işin sırrını sizler için konuştuk.
Mübarek Bey, kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Merhaba, ben Mübarek Kaplan. Batmanlıyım. Evliyim, 4 çocuk babasıyım. 30 yıldır yemek sektöründe ailece hizmet veriyoruz.
1992 yılında çalışmak için kardeşlerimle birlikte Batman’dan İstanbul’a geldim. O yıllarda gurbette olanlar için tercih edilen meslek lokantacılıktı. Çünkü yemeğe para vermiyor, ne istiyorsanız yiyebiliyor ve üstüne de para alıyordunuz. Bu durum o dönemlerde önemli bir avantaj sayılıyordu. Haliyle bende Altıntepe’de bir lokantada bulaşıkçı olarak işe başladım. Zamanla fark ettim ki, komilikte daha çok para var, komilik yapmaya başladım. İş yerinde sevildiğim için ustam bana komilikte bir gelecek yok. Mutfakta kalırsan en azından elinde bir mesleğin olur, bu iş sana daha uygun dedi. Bende öyle yaptım, iyi ki de yapmışım.
Kebapçılık serüveniniz nasıl başladı?
Yeni şeyler öğrenme konusunda çok meraklı bir yapıya sahip olduğum için, kısa bir sürü içerisinde mesleği öğrendim ve usta oldum. Artık önüme yeni hedefler koyabilecek duruma gelmiştim. Ve ilerde çalıştığım yerin sahibi olmak istedim ve o fırsatta elime geçti. 1999 ekonomik krizinde patronumla masaya oturdum, fakat askerlik durumum olduğu için vazgeçtim. Askerden sonra kendi yerimizi açtık.
Ekonomik kriz döneminde yer açacak sermayeyi nasıl buldunuz?
Biz beş kardeşiz. Hepimiz çalışıyor ve aynı evde kalıyorduk. Haliyle bir elin parasını yiyor, dört elin parasını da biriktiriyorduk. Bu süreç 7 yıl boyunca sürdü ve birikim yapmamızı sağladı.
İlk dükkânınızı nasıl açtınız?
Askerlik görevimi bitirdikten sonra arkadaşımın lokantasında işe başladım. Kendisi bana başka bir arkadaşının lokantasını almam için tavsiye de bulundu. Bende hiç görmediğim, gitmediğim bir yeri o zamanın parasıyla 4 bin liraya satın aldım. Arkadaşıma olan güvenim burayı almama sebep oldu. Mekan küçük ve 2 masalı bir yerdi. Uyguladığımız doğru stratejilerle zaman içinde çok iyi iş yapmaya başladık. Artık yerimiz ufak geliyordu ve daha büyük bir yere taşındık. Burada da kısa zamanda başarılı olduk. Artık zamana ayak uyduran, daha büyük ve kaliteli hizmet verebilen bir restorana ihtiyacımız olduğunu fark ettik . 1999 yılında başladığımız lokantacılık serüvenimizi, 2006 yılında bugünkü yerimizi açarak taçlandırdık.
Lezzetli ve kaliteli kebap, döner ve lahmacun yapmak ayrı bir sanat ve ustalık gerektiriyor. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
Benim bir huyum vardır. Hiçbir zaman bir ürünün ikinci kalitesini almam. Ailece yıllardır bu işi yapıyoruz ve başka bir iş bilmeyiz. Haliyle işimizde iyi olmak bizim için çok önemli. Satışa sunduğunuz bir ürünün fiyatı 30 TL ise, kalite ve sunum olarak 35 – 40 TL değerinde hizmet üretmeniz gerekiyor. Yani her zaman fiyatınızın üzerinde bir lezzet ve hizmet sunmak zorundasınız. Ancak bu şekilde insanlar sizi tercih eder. Bunun altına düştüğünüz anda müşteri kaybedersiniz. Ürettiğimiz lezzetler orijinal ve kalitelidir. İyi malzeme kullanmak konusunda taviz vermeyiz bu da yıllar içinde bize her zaman başarı olarak geri dönmüştür.
Mübarek Bey, Maltepe.Com takipçilerine son olarak neler söylemek istersiniz?
Yaptığınız iş ne olursa olsun hangi niyetle başladığınız çok önemli. İyi bir şey yaptığınız zaman muhakkak ki karşılığını görüyorsunuz, boşa gitmiyor. Yeter ki siz işinizi düzgün yapın. Nasıl ki kendimiz de başka bir yerde yemek yediğimizde bize sunulan hizmetin iyi olmasını isteriz. Haliyle verdiğimiz hizmeti de buna göre değerlendirerek gereken hizmeti üretmeliyiz.
Mübarek bey bu güzel sohbet için teşekkür eder, başarılarınızın devamını dileriz.
Bende sizlere ve Maltepe.Com ailesine çok teşekkür ederim.
0 YORUM